Kayıtlar

Nisan, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sana Veda Bile Etmeden - Elveda

Elveda Korkmamız gereken ışık değil, aydınlattığı yüzler aslında Düz bir karmaşa ve tam ortasında Ne kadar affını arasam da Yoksun yanımda, yanıbaşımda Rüyalarımda sönmez güneşe Ben yanlış kararlar versem bile Ne kaldı elimde sen gidince Kaldığım yerde, sevdiğim nerde Peşimde soğukkanlı hayvanlar Ve bitmeyen düzenli korkular Ne demiş onlar, şair olanlar Yalan tüm aşklar yapay şarkılar Artık çok geç geriye dönemem Aşkına yalan deyip onu gömemem Sadece sen, sensin tek hazinem Ölüyorum şimdi ben, daha sen bile bilmeden Senin gibi elveda demeden,veda bile etmeden...

Kendi Çapında Bir Eleştiri - Tutunamayanlar Üzerine

Tutunamayanlar Üzerine Tutunamayan; hayatın hiçbir dalına tutunamamış, hatta hayatın kendisini bile avucuna alamamış insanlara verilen bir isimdir (Çoğul; Tutunamayanlar). Bu isim 1970'li yıllarda keşfedilse de, tutunamayanların İsa'nın doğduğu 0000 yılında bile var oldukları tarihi kayıtlarca tasdik edilmiştir. Hatta İsa'dan Önce 500 yılında askerlik yapan Ahmet, tarihteki ilk tutunamayan olarak düşünülmektedir. Günümüzdeki tutunamayanların hikayelerine kıyasla Ahmet'in hikayesi sönük kalmış ve büyük kitlelere ulaşamamıştır. Gerçekten-Çok-Güçlü-Ülke'nin vatandaşı olan Ahmet, babasının zorlaması ile askere katılmıştır. Gariptir ki bu karara hiç karşı çıkmamış, ancak karardan geri dönüş imkansız olduğunda durumdan duyduğu rahatsızlığı kötü bir el yazısıyla inek derisi kaplı defterine geçirmiştir. Ressam olma hayalleri kuran Ahmet, hayatının hiç bir döneminde bu hayale yaklaşamamıştır bile. Savaş sırasında kafasına düşen büyük bir dolu tanesi yüzünden komaya gi

Mutlu Bir Bahar - Yeni Tablo

Yeni Tablo Birçok adı olan arkadaşımla karşılaştım bu sabah. Yine siyah amerikan tütününü içiyordu. Yaşlı bir adamdı. Yüzündeki kırışıklıklar her nefes alışıyla ritmik hareketlere başlıyordu. Büyük bir burnu vardı ve kafasındaki saçlar onu çok uzun zaman önce terk etmişti. Modayı takip ettiği için, kelini kapatacak en şık şapkaları seçerdi hep. Bugün mavi bir takım giyiyordu, gökyüzü gibi masmavi. Yanına oturdum, başını çevirmedi. Derince bir nefes alıp rahat bir şekilde arkama yaslandım. "Günaydın abi, ve iyi geceler." Paltomu çıkartıp arkama astım. "Ne oldu biliyor musun, abi? Yine ödemeyi alamadım. İşverenim tarihi erteleyip duruyor." Yüzüme bakmıyordu ama sinirli olduğumu anlasın diye sesimi yükseltiyordum. "Nasıl herifler bunlar. Tanrım, umarım bana bir çıkış yolu gösterirsin." Gözünün ucuyla bana baktı ve iç çekti. Gün ışığında pembemsi bir renk almıştı gözü, yeni açmış kiraz ağaçları gibi pembe. Bir şeyler mırıldandı ama sesini duyam

Unutulmuş Bir Mahkum - Yürüyenler

Yürüyenler Parmaklıkların arasından ağaçları görebiliyordu. Ne garip, sanki ilk defa karşılaşıyor gibiydi ağaçlarla. Bunların ağaç olduğundan da emin değildi ki. Yere bağlanmış bulutlar neden olmasınlardı? Ama onun elinden gelen bir şey yoktu! Hayatının yarısından çoğunu parmaklıkların arkasında geçirmişti. Göz açıp kapayıncaya dek geçip gitmişti zaman. Çünkü unutuyordu. Kim olduğunu, neyi yemeyi sevdiğini -yağmuru hisseden, dışarıda koşuşturup duran insanlar (onlara "Yürüyenler" diyordu) ona ne verirlerse onu yiyebiliyordu-, hatta neden burda olduğunu bile unutmuştu. Kendi yuvasında yalnızdı. Sadece yürüyenlerin konuşmaları ve geldiği süre boyunca tek eğlencesi olan mevsimler vardı. Bazen sesler gidiyor, mevsimler hiç geri gelmiyordu. Üzülüyordu o, gerçekten yalnız olduğunu o zaman fark ediyordu işte. Sessizliğin kulak tırmalayan sesi acı vericiydi, tüm detaylarını ezberlediği tablo mide bulandırıcıydı artık. İki ağaç -aralarında tahminen 1 metre (ne yazık ki hiç emi

Karanlığın Gizlediği İnsanlar - Ne Hoş

Ne Hoş Yaslandığım sokak lambasının soğukluğunu hissetmiyordum artık. Gözlerimi gökyüzünden indirdim -ay ve yıldızlarla kaplıydı dünün aksine- ve sonsuzluğa uzanan sokağa baktım. Boynum tutulmuştu. Ne zamandır burdaydım ? Kepenkler kapalıydı, demek ki yemek saati geçeli epey olmuştu. Tenime dokunan kar taneleri ve sessiz nefes alışlarımla yalnız başımaydım. Çok garip, herkes nerdeydi? Birden sokak arasından, karanlıktan, bir çift fırladı. Ah evren her zamanki gibi benimle alay ediyordu. Çift bir acele içindeydi. On ları yarım kalp atışı içinde unutmuştum çünkü karanlıktan ne kadar korktuğumu hatırladım. Ama neden korktuğumu, ne zamandır korktuğumu hatırlamıyordum. Acaba beynim benimle oyun mu oynuyordu ? Karanlığa uzun süre baktım. Sanki karanlık beni istiyordu da köreltici beyaz ışık engelliyordu bu hiddetli yaratığı. Gerçekten de bir yaratık mıydı karanlık ? Yıllar boyunca sadece ve tek başına karanlıktan korktukları için mi onu aydınlatmak istedi insanoğlu ? Hayır, karan

Toplu Komedya - Otobüs İnsanları Ansiklopedisi

Otobüs İnsanları Ansiklopedisi Omzuma bir el dokundu. "Pardon bakar mısınız?" Zaten zor tutunuyorum demire, ne var? "Seğmenler Parkı nerde acaba? Seğmenler Parkı nerde?" Kuğulu Park durağında... Galiba... Emin değilim. "Tamam, teşekkürlerimi sizlere saygıyla arz eder durumun gereğinin en yakın zamanda yapılmasını talep ederim. ." Ne teşekkürü! Emin değilim dedim ya! Teşekkürlerinizi istesem küçük bir yalan uydurur size ben de eşlik ederdim. Ben de Seğmenler Parkına gidiyordum, size eşlik edeyim isterseniz." Ne münasebet, ne derler sonra? " Bilmem ne derler? "Bu kim derler." Anıl Tan Aktan ben. Ya da isterseniz Engin Altan Düzyatan. "Hep düz mü yatıyormuş bu adam? " Görmedim ki hiç. "Olmaz böyle. O zaman senin adın Engin Altan Kemal olsun." Durağı geldi. Umarım inmezsin. Ya yanlış hatırladıysam. Hem unutunca parkta buluşacağın sevdiceğini, bana verirsin elindeki çiçeği. Menekşeymiş, kalsın. Arkada

Sadece Gerçekten Sevilenler Ölebilir - Madenci

Madenci Barut! Gözlerini yakıyordu. Kendi iri vücudunu zar zor geçirebildiği bu küçük delikteki hava gitgide azalıyordu. Nefesini uzun süre tutmaya alışmıştı, artık o kadar normal bir işti ki bu onun için, heyecanını arttırmak amacıyla arada nefesini bırakıyordu. Teninin kas kıvrımlarından akan ter damlalarını silmek için hareketlendi. Sol koluna göre daha kaslı olan sağ koluyla damlaları silkti. Ya da o öyle sandı. Çünkü damlalar çoktan buharlaşmıştı. Elindeki demir kazmayla, artık çok paslanmış ve nerdeyse kullanılmayacak hale gelmişti, cebelleşmeye devam etti. Her hareketiyle bulunduğu deliğin içine yayılan barut tozu sinirlerini bozmaya başlamıştı. Saatler, günler gibi geçip gitti. Belindeki ip üç kez çekilmişti. Karanlıkta kimsenin göremeyeceği bir tebessüm yayıldı yüzüne. O yılmadan çalışmış ve gururla yarısını tamamlamıştı tünelin. Tünele, şaheserine, son bir bakış attı. Sürünerek tünelden dışarı çıktı. O ordaydı. Geyik başlı heykele yaklaştı. Dizlerinin üstüne çöktü v

Geçmişten Bir Yolculuk - Eski Taksi

Eski Taksi Taksinin kapısının açılmasıyla içeriyi soğuk bir esinti doldurdu. Sezer, eski yumuşaklığını kaybetmiş koltukta rahat bir oturuş bulmaya çalıştı. "18. Cadde'ye". Araba, sanki gecenin bu geç saatinde bir yolcu almaktan duyduğu şikayeti haykırmak istercesine, bir homurtu çıkardı. Gece vardiyalarının birini bile kaçırmayan bu eski arabanın hala çalışması bir mucizeydi. Eski günlerinden eser kalmayan yaşlı arabanın boyası soyulmuş, motorları paslanmış, farları parlaklığını kaybetmişti ancak kontağın her çevirilişinde bunlara aldırmadan tüm gücünü ortaya koyuyordu. Durmayı sevmiyordu ama gün geçtikçe harekete geçmek zorlaşıyordu. Onun için kendini beğenmiş diyebilirdiniz eskiden olsa. O halinden eser kalmamıştı şimdi. Tekrar hareket etmezse bir gün, geride kalacak olanların ondan daha büyük bir sıkıntıya gireceğini biliyordu. "Gününüz nasıl geçti?" Sezer dikiz aynasından, onu düşüncelerinden uzaklaştıran bu yabancıya baktı. İçinde bir hiddet oluşma

Şekersiz Olmaz - Sabah Çayı

Sabah Çayı   Laflarımı duymadan Çayı ocaktan almadan Güneş daha doğmadan Öldürdünüz, siz beni Hislerime dokunmadan Sofrayı kuramadan Gece daha olmadan Öldürdünüz, siz beni Yaşarken öldüm ben Kargalar bile bilmez, Canlı canlı gömülen Kimseler kelam etmez. Aman, çay soğumasın Tadınız hiç kaçmasın Şeker istersen söyle Kaşık üst çekmecede

Saatin Ritmik Sesi - Az Şekerli, Bol Sütlü

Az Şekerli, Bol Sütlü Ağaçların arasından sızan, şarktan yanan alevden kalbin ışıklarıyla gözlerimi açtım. İsim günümdeki kadar saf ve çıplaktım. Arkasına gizlenebileceğim herhangi bir şeyin olmamasını düşünmek dehşet vericiydi. Yatağımın yanı başında duran pencereden içeriye serinletici bir meltem giriyordu. Derin bir nefes aldım. Akciğerlerim odanın bunaltıcı sıcağının arasında bu meltemi yakalamaktan mutluluk duydu. Uzun süredir ölü yatan bedenimi doğrulttum. Tek gelen ses duvar saatinin ritmik tıkırtısıydı. Demek ki benden önce evden çıkmıştı. Kendimi yatağın yanından sarkıttım ve ayağa kalktım. Çalışma masamın üzerindeki karamalarıma takıldı gözüm. Kağıtları elime alıp incelemeye başladım. Mutfağa gittiğimde karşıma her sabah karşılaştığım soluk yeşil tonlar çıktı. Hemen ışığı açtım. Kahvaltıyı hazırlamıştı. Ona teşekkür etmeliyim. O olmasa, her sabah kahvaltı hazırlamak için enerjiyi nerden bulurdum bilmiyorum. Yemeğimi bitirdim ve banyoya yöneldim. Duruşum dikleşmişti. Yü

Alışılmış Aşk Sözleri - Yıldızsız Gece

Yıldızsız Gece Sadece ben bilebilirim      Gerçekten, Senin neler hissettiğini Öyleyse okyanustan mı çıkıp      Geldi, Bu demode aşk sözleri Sorsalar bile göremez      Onlar, Kafamın içi, yelkensiz bir gemi... Dürüst olsan bile Sana güvenemem ki "Sırrın bende güvende, Kalbimin en derininde" Hayallerim nereye      Gitti, Uyurken kalbin hala yerinde mi? Aynada görüyorum geceyi Yüzü ise hep kederli Mum alevleri kalıbını eritti Mütemadiyen bizi terk etti Gece olmadan ne kadar değerli yıldızlar? Anlamları çocuk düşleri kadar Gerçekten Geldi Onlar, ve Gitti      Siyah Kargalar ______________________________________________________ Thanatos (Ölüm Güdüsü) aslında ölümle birebir alakalı bir kavram değildir. Daha çok okyanusun ortasında her şeyden uzakta sırt üstü yatmakla bağdaştırılır. Ya da Freud'un orjinal tanımıyla, ana rahmine geri dönebilmek yani var olmama halini alarak tüm stres ve depresyondan kaçma hissidir. Zaten bu yüzdendir ki, üzücü

Şehrin Yaşayan Hayaletleri - Yalnız Gece

Yalnız Gece Gecenin titrek ışıklarında dalgalanırken; şehrin telaşlı hayaletleri arasında yitip gitmemek için hayallerime tutunuyorum. Hayaller görüyorum siyah silüetler arasında. Saf bir siyah, biraz da mahcup. Beni kendine çekiyorsun, duramıyorum. Sadece çığlıklar duyuyorum, yağmur sesleri.   Gece kızgın.  Sevmiyor bizleri yahut sizleri. Yıldızlarını çalan bu hırsızlara kızgın, gözünü kırpmadan izliyor hepimizi.   Ay parlak.  Derimin altına geçip kemiklerime işleyen bu ışık, tüketiyor benliğimi. Ve düşünüyorum, hep seni. Gecenin yutan karanlığında kaybolurken; şehrin bitmeyen nefretlerine kapılmamak için hayaline tutunuyorum. Çığlıklar bile susuyor. O vakit, tarifsiz bir boşluk kaplıyor içimi. Avazım çıktığı kadar bağırıyorum, duymuyorum sesleri. Seni bulmak için  ışık saçıyorum sokaklara Onun da yeri yok gecenin ortasında. Sonra aklım gidiyor, ruhumla arıyorum seni. Arayışım bir hayvan gibi, bitiremiyorum cümleleri. İşte o vakit, seni bulamay

Mitolojiler ve Halk Folklorlarında Karga-Kuzgun Motifi

Karga diyerek genelleme yapsak da aslında çoğu mitolojide karga ve kuzgun tek bir motif olarak kullanılırlar. Çoğu durumda “ölüm”ü ve ölümün karanlık taraflarını resmetmek için kullanılsalar da bazı mitolojilerde kutsal varlıklar olarak anlatılırlar. Mitolojilerde Karga: Kelt mitolojisinde savaş tanrıçası Morrighan, çoğu zaman karga formunda yolculuk eder. Yanına iki tane daha karga alan Morrighan’ı gören insanlara Morrighan’ın onları her daim izlediğinin bilirler. -- ya da onu kızdıran birisiyle görüşmek üzere olduğunu. Bazı Gal öykülerinde, kuzgun ölülerin öbür dünyaya taşınmasını sağlar. Hatta bazı cadı ve efsunculara kuzguna dönüşme gücünü de bahşetmiştir. Yerel Amerikalılar kargaları kurnaz ve kandırıkçı bir varlık olarak görmüşler. Karganın kandırdığı insanları anlatan onlarca hikâye vardır. Bazı kabilelerin efsanelerine göre ise, Karga yaratılışla ilgili olan herşey ve ötesiyle bağdaştırılmış, insanlara ışığı getirenin karga olduğu düşünülmüştür. Bu kabilelerin bazı

Neden Karga, Neden Kargaşa? - Corvus Corvidae

Corvus Corvidae Morrighan hazırlanırken savaşa Gökte belirirmiş üç tane karga Ölümden ne kadar korkarlar, yazık Ölümsüz karga hapis bu hayata Yıldızlar kadar beyazmış eskiden Kim kaçmış ki Apollon un güneşinden Küstah Baykuş almış yerini, yazık Beyaz karga artık farksız kömürden Bu siyah güzeli görmez mi gözün Ona sorsan hayatı dolu hüzün İyi Habil'i öldürmüş Kabil, yazık Bilge karga tüm insanlara küskün Bir şey var bu hayvanda beni çeken Kurnaz mı desem, biraz da çekingen Değerini bilemedim ki, yazık Bu karganın bir parçası da benden  _______________________________________________________________ Çoğu halk folkloruna ve farklı milletlerin mitolojilerine etki eden karganın hikayesini bilmek lazım, tüm yazılarımı neden bu çatı altında toplamak istediğimi öğrenmek için. Kısaca bahsedeyim bir hikayesinden: Yunan Mitolojisi’ne göre “Gece Kuşu” olarak geçen karga en parlak yıldızdan daha parlak beyaz tüylere sahipmiş. Athena’nın en sevdiği kuşmuş üstelik