Karanlığın Gizlediği İnsanlar - Ne Hoş


Ne Hoş


Yaslandığım sokak lambasının soğukluğunu hissetmiyordum artık. Gözlerimi gökyüzünden indirdim -ay ve yıldızlarla kaplıydı dünün aksine- ve sonsuzluğa uzanan sokağa baktım. Boynum tutulmuştu. Ne zamandır burdaydım ? Kepenkler kapalıydı, demek ki yemek saati geçeli epey olmuştu. Tenime dokunan kar taneleri ve sessiz nefes alışlarımla yalnız başımaydım. Çok garip, herkes nerdeydi? Birden sokak arasından, karanlıktan, bir çift fırladı. Ah evren her zamanki gibi benimle alay ediyordu. Çift bir acele içindeydi. Onları yarım kalp atışı içinde unutmuştum çünkü karanlıktan ne kadar korktuğumu hatırladım. Ama neden korktuğumu, ne zamandır korktuğumu hatırlamıyordum. Acaba beynim benimle oyun mu oynuyordu ?

Karanlığa uzun süre baktım. Sanki karanlık beni istiyordu da köreltici beyaz ışık engelliyordu bu hiddetli yaratığı. Gerçekten de bir yaratık mıydı karanlık ? Yıllar boyunca sadece ve tek başına karanlıktan korktukları için mi onu aydınlatmak istedi insanoğlu ? Hayır, karanlık sadece bir perdeydi insanları birbirinden gizleyen. O bilinmeyenlik korkutuyordu insanı, belki de beni. Ama kimi gizliyordu ki karanlık benden. Hayır hayır sebep bu olamazdı.

Atkıma iyice sarındım ve bir kibrit yaktım. Ateş ne kadar da canlıydı, aynı zamanda biraz da ölü. Kırmızının, turuncunun ve sarının valsine şahit oluyordum bu küçücük kibriti izlerken. Bu valsin bir parçası olmak istedim. Olamadım. İşaret parmağım, yakıcı alevin öpücüğüne kavuşmuştu. İşte o zaman ateşten ne kadar korktuğumu hatırladım. Ateş bir yanılgıydı. Zehirli bir bitki nasıl parlak renkleriyle ilgiyi çekiyorsa ateş de öyle yapıyordu. İşte ben bu iki yüzlülüğünden korkuyordum ateşin. Ama ne zamandır korktuğumu hatırlamıyordum. Acaba beynim benimle oyun mu oynuyordu ?

Kar durmuştu. Sokağı bozulmamış -saf- ve eşsiz bir kar tabakası kaplamıştı. Nefes alışlarım sanki ortamın büyüsünü kaçırmamak için kendilerini gizlemeye çalışıyorlar, kalp atışlarım ise aksine bir tepki gösterme arzusuyla olağanca atıyordu. Bu mükemmel tabloyu bozabilecek hiç bir insancık yoktu ortada. Şimdi hatırlamıştım. Yüzümü ısıtan gözyaşlarını silmek için hareketlenmedim. İnsanlardan korkuyordum ben. İnsanların bencilliğinden, hırsından, kendimden korkuyordum ben. Nice medeniyetler kuran o ilkel canlılara dönüşmekten korkuyordum.

Karanlıktan korkmamın sebebiydi insanlar. Tüm kötülüklerini gizliyordu karanlık -çünkü kalplerinde bir sokak lambası yoktu ki. Yerde uzanan gölgeme baktım. İçimi bir ürperti kapladı hemen kafamı başka bir yöne çevirdim. Ay ve yıldızları gördüm tekrardan -karanlıkta ne güzel parlıyorlardı. Küçük ayı bana el sallıyordu. Ah ne hoş...

Ateşten korkmamın sebebiydi insanlar. İkiyüzlü olan ateş değildi. Onu kullanan insandı ikiyüzlü olan. Ateşin elimde bıraktığı öpücük izine baktım. İçimi bir ürperti kapladı hemen bir kibrit yaktım. Tekrar başlamışlardı vals yapmaya. Durmadan ve yorulmadan. Ah ne hoş...

Neden korktuğumu hatırlıyorum insanlardan. Neden böyle olmak zorundaydı. Görmüyorlar mıydı onlar benim gördüklerimi. Derin düşüncelere daldım -yalnız başıma. Görmüyorlardı tabi. Yoksa yalnız olur muydum ? Gerçekten, neden yalnızdım ben, ne zamandır yalnızdım? Hatırlamıyordum. Acaba beynim benimle oyun mu oynuyordu?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mitolojiler ve Halk Folklorlarında Karga-Kuzgun Motifi

1 - Onurdoğan: Yaver

5 - Onurdoğan: Benzediği Kadar Farklı