5 - Onurdoğan: Benzediği Kadar Farklı
5 - Benzediğimiz Kadar Farklı / Felix Yolculuğun ikinci haftasıydı. Felix nöbet tutmayı seviyordu. Orduda geçirdiği günlerden alışmış, bu nöbetler, yatağını ısıtan bir kadın kadar sadık ve güvenilir hissettirmeye başlamıştı. Bu düşüncesini her kimle paylaştıysa şaşkınlıkla karşılanmıştı. Eh, ne orduda kadın vardı ne de nöbetler sıcaktı. Yine de bir asker, nöbet tutan kişilere güvendiği kadar diri uyanır. Felix de bu hayatta en çok kendine güveniyordu. Yine de en gergin olduğu geceler, ayın bu kadar parlak parladığı, bulutsuz gecelerdi. Her şey göz önündeyken, insan baktığı şeyi nadiren görür. “Hiç şeytanları düşünüyor musun?” Felix sesle irkildi. Bu yersiz görünen sorunun şaşkınlığıyla Agenor’u süzdü. Kafası karışarak konuştu, “Tanrı Mamai’den ötesi beni ilgilendirmez. Kötü ruhlar da aklımın ucundan geçmiyorlar. Şeytanlar veya doğa nemfleri.” Agenor bir eliyle saçlarını kenara itti. Felix’in yanına oturdu. “Hiç de dindar olmana gerek yok. Sonraki hayattan ziyade, bu konular yaşar...